Herkesçe aşikar olan bir gerçek var ki, tarih boyunca gerek İslamiyet’ten önce gerekse İslamiyet’ten sonra Türk Milleti hiçbir zaman başsız ve devletsiz kalmamıştır. Hatta bu hakikat Çin Atasözünde “iki Yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse devlet kurar.” şeklinde yer almıştır. Kader, insanları müstakil olduğu gibi toplu olarak milletçe de zor süreçlerden geçirir ve zorlu sürecin sonunda aradan kaç yıl, kaç asır geçerse geçsin unutulması mümkün olmayan zaferlerle taçlandırır. İşte 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi de bu zaferlerden bir tanesidir.
Tarihler 5 Mayıs 1789’u gösterdiğinde dünya için yeni bir serüven başlamıştı. Artık diğer taraftan tarih literatüründe “Fransız İhtilali” olarak isimlendirilen hadisenin vuku bulmasıyla birlikte o dönemin tabii devlet yapısı olan imparatorluklar için bir sonun başlangıcı demekti. Çeşitli İmparatorlukların bünyesinde bulunan milletler kendi devletlerini kurmak istiyordu. Daha sonralarda adeta dünyayı kasıp kavuracak olan büyük ateşin fitili ise yukarıda da bahsettiğimiz Fransız İhtilali olacaktı. Önce bağımsızlık kazanmak adına savaşlar yaşanacak, bir dönem sonra ise kazanılan bağımsızlıklarla birlikte kurulan yeni devletler “sömürge yarışına” gireceklerdi. Osmanlı Devleti’nin hiç bitmeyen mücadelelerine tam da burada bir yenisi daha eklenecekti. 1. Cihan Harbi başladığında Osmanlı Devleti savaşa katılmamayı, tarafsızlık politikasını tercih etmişti. Nitekim söz konusu tarafsızlık politikası üç ay kadar devam etti. Osmanlı Devleti başlangıçta her ne kadar tarafsız kalsa da iki konu sebebiyle kendisini Birinci Cihan Harbinde Orta Avrupa Devletlerinin yanında saf tutmaya sürükledi. Bunlardan birincisi, Balkan savaşları sırasında Yunanistan’ın işgal ettiği ve Anadolu yarımadasını çevreleyen Ege Adaları idi. İkincisi ise, Rusya’nın tarihi boyunca boğazlar konusundaki emellerinden kaynaklanmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin Birinci Cihan Harbine fiili olarak katılmasıyla İtilaf devletleri, İstanbul’un kati surette alınacağını düşünerek Rusya’ya, İstanbul ve boğazlarının yakınında bulunan arazilerin kendisine bırakılmasını istedi. İngiltere, Rusya’nın bu isteğine “şayet savaş galibiyet ile biterse İngiltere, gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse başka arazilerde bulunacakları taleplerin olumlu karşılanması kaydıyla” İstanbul ve boğazlar meselesinde Rusya’nın isteklerini tasvip edeceğini bildirdi. Diğer taraftan Rusya’nın bu isteğine karşı çıksa da daha sonra bu isteği kabul etti. Popüler ifade ile “Hasta adam Osmanlı Batılı Devletler tarafından ameliyat edilmek isteniyor.” Tarihler 2 Ağustos 1914’ü gösterdiğinde Almanya ile Osmanlı Sait Halim Paşa’nın konağında ittifak antlaşması imzalandıktan sonra Osmanlı Devleti’ni fiilen savaşın içerisine sokmak niyetiyle Amiral Souchon komutasındaki Goben ve Breslav gemilerine 03 Ağustos 1914’te İngiliz filosundan kurtulmak bahanesiyle Çanakkale’ye geçmesi emrini verdi. Söz konusu iki geminin Çanakkale’den geçmesi büyük tartışmalara sebep oldu. Hem Rusya hem de İngiltere, Osmanlı’ya nota vererek yapılan bu hadisenin tarafsızlık ilkesine uymadığını, iki geminin Osmanlı karasularından çıkarılması ya da silahlarından arındırılması, gemi mürettebatının ise Almanya’ya iade edilmesini istediler. Gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti, iki geminin daha önce İngiltere’den sipariş edilen ancak bitirilmiş olmasına rağmen savaş gerekçesiyle verilmeyen gemilerin yerine satın alındığını duyurdu. Böylelikle Goben Yavuz, Breslav Midilli oldu. Osmanlı’nın bu ilanı üzerine problem çözülmüş gibi görünüyordu ancak Almanya, Osmanlı’yı bir oldu bittiye getirmek suretiyle savaşa sürükleyebilmek adına 21 Eylül 1914’te Enver Paşa’nın onayı ile tatbikat için Karadeniz’e açılmış olan Amiral Souchon komutasındaki Yavuz ve Midilli gemileri 29 Ekim 1914’te Sivastopol’u, ertesi gün de Odessa’yı topa tuttu. Bunun üzerine 2 Kasım’da Rusya, 5 Kasım’da İngiltere veFransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. 11 Kasım’da da Osmanlı Devleti, anılan devletlere savaş ilan ederek fiilen Almanya’nın yanında savaşa girmiş oldu. 18 Mart 1915 Perşembe günü, İngilizlerin heybetli düşman donanması beraberinde Fransa’nın 16 gemisi, gayet kendinden emin ve mutlak bir başarı elde edeceğini düşünerek boğazı taarruz etmeye başladı. Nitekim savaşın başında durum, İngiltere ve Fransa’nın lehine yol izliyordu. Fakat ağır bombardımana tutup yerle bir ettiklerini sandıkları Osmanlı tabyaları yeniden savunmaya başlayınca, düşman kuvvetler ağır yara almasının yanında savaşı kazanacaklarına olan inançlarını da yitirmişlerdi. İngiltere kazanacağından emin olduğu savaşta yenilgiye uğramış, Osmanlı Devleti düşman imkanlarına kıyasla, tabiri caiz ise bir mucize ile savaşı kazanmıştı. Böylelikle kader, Türk Milletini bir deva daha haklı çıkardı. Türk esir olmazdı.
Cennet vatanımızı uğrunda canını hiçe sayıp şehadete eren bütün şehitlerimizin mekanı cennet, makamı âli olsun.
AKYAZI
03 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.