Filistin’den Doğu Türkistan’a İnsanlık İçin Ayaktayız’ başlığıyla yapılan etkinlikler 24 Mayıs Cuma günü üniversite öğrencilerinin yürüyüşü ile başladı. Yürüyüşün ardından Akyazı Sosyal Gelişim Merkezi alanında çadır nöbeti gerçekleştirildi. Çadır nöbeti iki akşam sürdü.
25 Mayıs Cumartesi Günü “Sahne Etkinlikleri” yapıldı. Programda bilgiden bilince, boykot, empati, açık mikrofon, umut çadırları ve Filistin’de yaşam çadırları etkinliği gerçekleştirildi. Grup kıyamın ezgiler seslendirdiği programda Ömer Karaoğlu konseri düzenlendi. Doç Dr.Yaşar Kahraman ‘Filistin bizim neyimiz olur?’ konulu konuşma yaptı.
Ardından toplu yatsı namazı kılınıp, dua edildi. 26 Mayıs Pazar Günü ise ‘bisiklet sürüş eylemi yapıldı. Akyazı STK’lar Platformu etkinlikler sonrası yaptığı açıklamada, etkinlikler zincirine katkılar sağlayan devlet kurumlarına ve üniversite idarecilerine, insan gücü olarak bu etkinliklerin düzenlenmesine sebep olan ve düzenleyerek bugüne getiren Akyazı’nın binlerce insanını temsil eden 19 sivil toplum kuruluşununun yönetimine, üyelerine ve gönüllülerine teşekkür edildi.
ZULÜM HERKESİN EVİNDE!
‘Gazze ve Fislistin’de zulümün o kadar insanlık dışı boyutlara ulaştı ki buna “dikkat çekme” kelimesini kullanmak insan olan bir insanın vicdanını yaralar’ denilen açıklamada; “Artık bu zulmü ve boyutlarını hepimiz canlı yayınlarda, telefonlarımızdan seyredebiliyoruz. Artık zulüm herkesin evinde, herkesin elinde, herkesin vicdanında zulümle eş zamanda gerçekleşiyor Artık yükselen zulmü hepimiz biliyoruz görüyoruz şahit oluyoruz dikkat çekmeye gerek kalmıyor. Bizim mesajımızın temel iki hedefi vardır: Biri insanlarımız, diğeri de bizleri yönetenlerdir.
Mesajımızın ilk halkası olan üm halkımızı öncelikle boykot konusunda duyarlı olmaya davet ediyoruz Katil devlet İsrail’in ürünlerini kullanarak onların yaptığı zulmü nasıl engelleyebilirsiniz? Ülkemizin her bir ferdi şunu iyi idrak etmelidir ki, eğer bir israil ürününü marketten alıp poşetinize koyuyorsanız bilin ki o poşette ailenize Filistin’de parçalanmış, yanmış, tanınmaz hale gelmiş çocuk bedenlerini götürüyorsunuz. BOYKOT Boykotu bir kültür haline bir yaşam biçimi haline getirmeden, sadece şu anda bizim yaptığımız etkinliklerle ciddi bir sonuç almamız, ses getirebilmemiz ve zulmün önüne geçebilmemiz mümkün değildir. Bu gerçeği artık hepimiz bilmeliyiz. Evet biz burada 3 gün boyunca yapmış olduğumuz farklı etkinliklerle en azından “haksızlık karşısında susmayarak dinsiz şeytan konumuna düşmekten kurtulmuş olabiliriz. Bu da insanlığımızın ve müslümanlığımızın bir gereğidir ama bu yeterli midir? Tabiki değildir. Haksızlığa karşı zulümlere karşı elimizle, dilimizle, tüm kalbimizle karşı olmalıyız ama nihayetinde bunların hepsini kapsayan bilinçli, anti kapitalist, paylaşımcı ve tepkiyi sözde değil hayatında bizzat uygulayan fertler olmak zorundayız.
İNSALIK SUÇU İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR
Biz burada basın açıklaması yaparken katil İsrail Filistin’in refah şehrini bombalıyor ve şehirlerimizden bir şehri daha işgal ediyor. Çoluk çocuk demeden, bitki hayvan ayırt etmeden, hastane kışla ayırımı yapmadan, insanlık suçu işlemeye devam ediyor ve katlediyor. Bilinçsizce geçirdiğimiz hergün bir değerimiz elimizde koparılıyor. İşte tam bu noktada halkımızın bilinçli olması önemli bir aşamadır ama sadece işin bir yönüdür. Bu halkanın tamamlanması için bizi yönetenlerin de aynı hassasiyet ve sorumlulukla hareket etmesi gerekmektedir ve bizim beklentimiz de bu yöndedir. Durum öyle bir noktaya gelmiştir ki, artık biz söze değil eylemlere bakıyoruz. Doğu Türkistan’da myanmar’da ve dahi gözlerimizin önünde insanlığın katledildiği Filistin’de devletimizin de üstüne düşen görevleri bizim adımıza bizim sesimiz olarak en üst perdeden yapmasını bekliyor talep ediyor ve gelişmeleri takip ediyoruz.
DEVLETTE BOYKOTA KATILMALI
Devletimizden öncelikli talebimiz insanlık katili sapkın ve tüm dünyanın başına yüzlerce yıldır bela olmuş İsrail’in devlet olarak tanınmasının parlamentomuzca iptal edilmesidir. Milletimizi boykota davet ederek katil devletin yaşam suyunu kesmeye çalışırken devletimizin de bu boykota bütün organlarıyla katılmasını talep etmemek anlamsız ve çelişkili olurdu. Devletimizin bazı ürünlerin İsrail’e ihraç ve ithalinin sona erdirildiği yönündeki açıklamalarını izliyor, olumlu buluyor, destekliyor ama bir taraftan samimi bir şekilde uygulanmasını takip ediyoruz. Ama bu da yetmez! Dahasını da bekliyoruz. Sadece sözde değil eylemde de bunun etkilerini ve uygulamalarını kararlı ve ses getirici bir şekilde hayata geçirilmesini şiddetle talep ediyoruz. Evet! devletimizin bu ambargolardan maddi olarak etkilendiğini bizler de biliyoruz hatta hissediyoruz.
İSRAİL YANDAŞI VATANDAŞLAR VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMALI
Fakat biz halk olarak bu ambargolardan payımıza düşecek ne kadar maddi sıkıntı varsa hepsine katlanmaya razı olduğumuzu beyan ediyoruz ve bu yolda uygulanacak tam devlet ambargosuna tüm yüreğimiz ve maddiyatımızla destek verdiğimizi beyan ediyoruz. Devletimiz bilsin ki milletimiz bu yolda arkasındadır. Yeter ki sağlam dursun ve bize “zalime meyletme” zilletini reva görmesin!” Katiller nasıl ki iki devlet istemiyorsa, biz de iki devlet istemiyoruz.
Başkenti Kudüs olan tek ve bağımsız “Filistin Devletinin” varlığının tanınmasını istiyoruz” “Devlet işlerinde “mütekabiliyet” ilkesinin işletilmesini, Siyonist eylem ve yardımlarda bulunan ülkemizdeki İsrail yandaşı vatandaşların vatandaşlıktan çıkarılması ve kuruluşlarının kapatılmasını istiyoruz. Üslerimiz ve bütün maddi ve jeopolitik imkanlarımızın İsrail aleyhine işletilmesini ve onlara menfaat sağlayacak her türlü imkanımızın behemahal sonlandırılması konusunda hassas davranılmasını bekliyoruz” denildi.
AKYAZI
13 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.